“Öyle bir yere geldik ki, hiçbir sokağın adı yok”
“Öyle bir yere geldik ki, hiçbir sokağın adı yok” isimli deprem temalı sergi, İstanbul’daki Hatay Dayanışma Derneği’nde; 6 Nisan 2024 Cumartesi günü saat 15.00’te açılacak.
"Orada kimse var mı" çığlıkları hâlâ karabasanlarımızda yankılanıyor... Yaralarımız henüz kabuk bağlamadı... Biz de "sanat sağaltır" diyerek deprem temalı, Cemal Süreyya'dan ödünç aldığımız iki dizeyi de başlık yaparak bir sergi hazırlamaya giriştik. Ama özellikle belirtmeliyiz ki Antakya Sanat Kolektifi olarak bu çalışmada ereğimiz sadece bireysel sağalma / rehabilitasyon değildir. Tek tek bölük pörçük kayıtların yani kişisel hafızanın, kolektif hafızaya dönüşmesine katkı sunmak amaçlarımız arasındadır.
“Deprem / doğal afet felakettir, yıkar, öldürür, hangi iktidar olursa olsun” denilebilir. Oysa “Depremin felakete dönüşmesini sağlayan faktörleri, sistemlerin politika ve uygulamalarında aramak gerekir. Şehirleşme ve inşaat süreci deprem olgusu dikkate alınarak yapıldığında deprem, pekâlâ bir felakete yol açmadan, bir doğa olayı olarak kalır. (…) Depremin ilk gününden beri binlerce aile enkazların başında çaresizce bir kurtarıcı ekip bekledi. Binlerce insan yıkıntılara zamanında müdahale edilemediği için öldü. On binlerce insan özellikle 3-4 gün sıcak çorba bulamadı, tuvalet bulamadı, su, ekmek bulamadı. AFAD başta olmak üzere ilgili resmi tüm kurumlar ya işlevsiz ya da çok geç kaldılar. Deyim uygunsa resmi kurumların büyük bir bölümü de âdeta enkaz altında kaldılar. ”1
Sorular ve yanıtlar çoğaltılabilir:
Örneğin: Neden enkaz altından sağ çıkabilecek binlerce insan, nafile yardım bekleyerek, imdat çığlıkları atarak kan kaybından ya da soğuktan enkaz altında can verdi. “Kontrolsüz konutlaşmanın, daha doğrusu ranta, çıkara dayalı kontrolsüz şehirleşmenin sorumlusu kim? ‘İmar Barışları’nın, yapı denetimsizliğinin, aile kurumu hâline dönüşmüş, şirketleştirilmiş Kızılay’ın, AFAD’ın mimarı kimler?” Yüzleşme, hesap sorma ile birlikte gerçekleşmezse yaralar hep açık kalmaz mı?
İşte bu sorular makro ve mikro iktidarlar tarafından yanıtlanmayı bekliyor.
Sonuç itibariyle kolektif bir çalışma ile hazırlayıp Türkiye’nin birçok kentinde açtığımız bu karma serginin unutmaya / unutturulmaya karşı bir tavır olarak da algılanmasını diliyoruz. “Afetin felâkete dönüştüğü momentler, aynı zamanda toplumların yöneticilere ilişkin imanlarının sarsıldığı, büyük bilinç sıçramalarının imkân dâhiline girdiği momentlerdir. İnsanlar bu ‘yarıklar’da ‘başka bir hayatın mümkün olduğu’nu görür. (…) Depremde yaratılan toplumsal dayanışma seferberliğini mücadele seferberliğine çevirmek ve sorumlulardan hesap sormak toplum olarak enkazın altından kalkmanın ilk adımı olacaktır.”2
Antakya Sanat Kolektifi
1/ Prof. Dr. Şükrü Aslan. Depremin sosyolojisi Güney Dergisi. S.104.
2/ Temel Demirer. Deprem, dayanışma ve komün imkânı. Kaldıraç Dergisi, No:263.
1 Yorum Yapılmış
Fahir Semir Abacı 3.04.2024 00:00:00
Haber için teşekkürler Mehmet bey
Habere Yorum Yap
İlgili Haberler
© Neafoni HABER. Tüm Hakları Saklıdır. Haberlerimiz Kaynak Gösterilerek Kullanılabilir