Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Bilimleri  Ana Bilim Dalı eski öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül
5.09.2024 14:26:58 / Okunma Sayısı: 479

“İzmir Körfezi’ndeki balık ölümlerinden 3 bakanlık sorumlu” 

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Bilimleri  Ana Bilim Dalı eski öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, İzmir Körfezi’ndeki balık ölümlerinden Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu söyledi. 

 

Dr. Enver Yaser Küçükgül, 24.08.20.24 tarihinde yaptığı açıklamada, körfezdeki katliamın bilimsel boyutu, sorumlular ve yapılması gerekenler konusunda şu bilgileri verdi: 

“İzmirli bir yurttaş olarak hemşerilerimin de bilmesinde yarar gördüğüm bazı bilgileri duyurmak ve paylaşmak istiyorum.  

Ben 1961 yılından beri bu şehirde yaşayan ve çevremdeki değişikliklerin farkında olan biriyim. Bazı insanlar son günlerde aşırı kir, koku ve balık ölümlerini hayretle izlemekte. Bazı yöneticilerde ‘aşırı sıcaklar ve plankton patlaması bu olaya yol açmıştır’ şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır. 

İzmir Körfezi uzaktan bir çizmeye benzer (İtalya gibi). Körfez inceleme kolaylığı açısından dış, orta ve iç körfez olarak sınıflandırılır ve İzmir Körfezi’nde deniz suyu derinliği, örfezin % 85’lik kesiminde 1-1.5 metredir. Yani sığ, su sirkülasyonu çok düşük ve dış körfezden giren bir damla suyun körfezi dolanıp çıkması aylar almaktadır (hidrolik alıkonma süresi çok yüksek). Bu nitelikteki körfeze giren taze/tatlı su kaynağı yok denilebilir.  

Bütün dereler ve dere yatakları bilime aykırı yapılanışla adeta şehirdeki legal ve illegal evsel/endüstriyel-her türden tehlikeli zararlı atığı körfeze taşımaktadır. Yağmur sularının kanalizasyona verilmesi yetmezmiş gibi geçen dönem belediye başkanı olan kişi bir de yağmur hasadı diye bir icatta bulunmuştu ki körfeze bir damla taze su girmesin diye.  

Körfez, sistematik olarak 1965 yılından beri kirletilmektedir. Özellikle iç Körfezin Bayraklı sahilleri (Sahil muhafazanın oradan meles ağzına kadar kıyı kesimleri) evsel ve endüstriyel atık çamurları ile doldurulmuştur. Bu tehlikeli çamurun kalınlığı yer yer 35 metreyi aşabilecek durumdadır. Zamanında bu çamurlar buradan alınmadı. Demir yolu hattı deniz kıyısında iken doldurularak Altınyol (neresi altın?) yapıldı, oda yetmedi koku ve görüntünün rahatsız edici etkisini görmeyelim diye bir o kadar alan daha doldurulup üzeri kaplandı ve şimdi gördüğümüz çim alanlarla göz boyandı. Bu kıyılar milyonlarca ton çamur ile (içeriği evsel, endüstriyel atık, organik çamur, toksik çamur vs) yıllardır varlığını sürekli hissettiriyor.  

Birileri açıklama yapıyor: “Aşırı sıcaklar ile plankton patlaması bir araya geldi ve balıklar öldü!” 

Planktonlar denizlerin doğal üyeleridir. Fotosentez yapabilen yani ototrof olan fitoplankton veya fotosentetik plankton ve ortamda bulunan organik partikül veya organizmalarla beslenen yani heterotrof olan zooplankton veya hayvansal plankton olarak iki gruba ayrılır. Bu gezegende balinalar dahil binlerce canlı planktonla beslenir. Yaygın olarak bulunan 5000 fitoplankton türünden yaklaşık 300'ünün deniz yüzeyinin rengini değiştirerek red-tide'a neden oldukları, yaklaşık 40 tanesinin ise balık ve kabuklulara zararlı olabilen toksinleri üretebileceği bilinmektedir. 

 

Denizdeki fitoplanktonların başlıcaları diatomlar, dinoflagellatlar, coccolithophoridsler ve bazı diğer flegellatlardır. Tatlı sularda ise yeşil alg ve mavi-yeşil algler bol miktarda bulunmaktadır. Fitoplanktonik organizmalar ototrof canlılardandır. Dinoflagellatlar, flagellat protistlerin büyük bir koludur. Çoğunluğu denizel planktondur ancak tatlı su habitatlarında da sık görülürler. Popülasyonları sıcaklığa, tuzluluğa (salinite) ve derinliğe bağlı olarak dağılım göstermektedir. Çoğu dinoflagellat fotosentetik olarak tanımlanmalarına karşın geniş bir grup miksotrofiktir; fotosentez ile birlikte av sindirimi de mevcuttur. Bazı dinoflagellatlar hayat döngülerinin bir parçası olarak dinlenme safhasında ürerler ki bunlara dinoflagellat kisti” ya da “dinokist” adı verilir. Biyolüminesans, bir savunma mekanizması olarak kullanılmaktadır. Dinoflagellatlar bazen mililitrede bir milyondan fazla hücre konsantrasyonu ile patlamalar yapar. Bazı türler saksitosin gibi felç edici nörotoksinler üretir; patlamalardaki yüksek miktar balık ölümüne yol açabilir ve midye gibi filtreleme yoluyla beslenen ve insanlar tarafından tüketilen organizmalarda birikebilir. Patlamanın yaşandığı bölgedeki su kırmızı rengi aldığından bu olaya Red Tide adı verilir. Red Tide, sudaki nütrient (karbon, azot, fosfor) konsantrasyonlarının bolluğunda hızlı bir şekilde üreme sonucu meydana gelir. İnsan kaynaklı fosfat girdisi bu olaya pozitif etki eder.  

Denizel ortamın yüksek alkaliklik ve yüksek salinite (tuzluluk) özelliklerinden kaynaklı olarak, bulunabilir demir fitoplankton komüniteleri için kati olarak sınırlıdır.  

Bazı fitoplanktonlar sadece suda renk değişikliği yapar bu grup kısmen zararsızdır. Bazıları besin yolu ile insanda zehirlenmelere yol açabilir (dinoflagellatlardan Alexandriumn catanella (Whedon et Kofoid) Balech, A. minutum Halim, A. Tamarense (Lebour)Balech, Gymnodinium catenatum). 

Bazı türler ishal, kusma, bilinç kaybı ve sinir sistemini zehirleyebilir. İnsanlara zehirli etkisi olmayan ancak özellikle solungaçları tıkayarak balık ve omurgasızları öldüren çok sayıda fitoplankton türü de vardır. Alg patlamalarının artışında en önemli etkende evsel, endüstriyel ve zirai atıklarla olan kirlenmedir.  

ALSANCAK LİMANI ve ASKERİ TERSANE 

Tehlikeli alg türlerinin taşınmasında en önemli etkenlerden biri gemilerin denge sularıdır. Bir geminin denge suyu 300 milyon toksik dinoflagellat kisti bulundurabilir. Bu konuda en iyi önlem gemilerin toksik patlamaların olduğu liman sularından denge suyu almalarının önlenmesidir. İzmir Körfezi kirlenme açısından ölüm aşamasına gelen bir yerdir, böyle bir yerde Dünyanın sayılı limanlarından olan Alsancak liman faaliyetleri (SİNTİNE BALAST SULARI, ATIKSU ve KATI ATIK alımı) çok önem arz etmekte acilen daha sıkı tedbirler alınmalıdır. Tersanelerin deniz ortamı için oluşturduğu tehlike ortada iken bu tersane yıllardır kirlilik yüklemekte olup son yıllarda sadece askeri gemiler değil bir de sivil araçları burada görmekteyiz. 

 

YAPILMASI GEREKENLER 

Körfezde acil durum ilan edilip yüzeye çıkan balık ölülerini insan teması olmadan toplayıp TEHLİKELİ ZARARLI ATIK BERTARAF TESİSİNE göndererek işlem yapılmalıdır. Deniz suyu analizleri aynı örneğin birden çok AKREDİTE laboratuvarda analizi yapılıp her hafta bu analizler tekrarlanmalıdır. Deniz suyunda balıklar, bakteriler ve tek hücrelilerin tespiti yapılmalıdır. Her bir türün taksonomik sınıflaması ve mililitredeki sayısı ve günlere göre sayı değişimi kayıt altına alınmalıdır.  

Aşırı sıcaklık artışı tek başına bir faktör değildir. Türkiye’de ve dünyada pek çok kıyıda ölçülen sıcaklık değerleri buradan daha yüksektir. Hatta bunlar içinde Tayland-Phuket Koy Hoy adası deniz suyu sıcaklığı 30 derecenin üzerindedir, benzeri şekilde Mısır Kızıldeniz’de Marsa Alam ve Sharm El-Sheikh da sıcaklık değeri 30 dereceyi geçmesine rağmen kirliliğe yol açan atık içermediği için pırıl pırıldır. 

SUÇLU KİM? 

2000 yılı sonrası Kanun ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle denizler ve iç sularda yetki ve yaptırım sıralaması önem derecesine göre şöyle sıralanabilir: 

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 

Tarım ve Orman Bakanlığı 

Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı 

Diğer kurumlar gerek kadro ve fiziki olanakları gerekse müdahale yetkileri açısından kendilerine icraat yetkisi verilmemiştir.  İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kurumu İZSU bu konuda icracı olamazlar. Her ne kadar Büyükşehir Belediyesi ve İZSU ekipleri olayın başından beri acil durum ilanı ile bütün ekipleri ile olaya müdahale edip görünür etkileri azaltmaya çalışmaktadırlar. Örneğin iç körfezde biriken milyonlarca toksik çamuru oradan almak istese 50000 m3 ten fazlasına dokunamaz, bakanlık izin vermez. Körfez su akımını geliştirecek her tür proje yapma ve uygulama bakanlıklara aittir.  

Tarım Orman Bakanlığı gerek su kalitesi gerekse su ürünleri açısından hiç kimseyle sorumluluk paylaşmaz ama yaptıklarının sonucu ortada.  

Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı böylesi yüksek kapasiteli bir limanda gerek su kalitesi gerekse ulaşım ve yük elleçleme faaliyetleri için HASSAS KÖRFEZE göre uygulamalara başlamalıdır. Liman yönetimleri limanda aldıkları her türden atıkta kalite analizi ve arıtma/bertaraf işlemlerinden sonra kentsel alt yapıyı kullanmalıdır. Gelen gemilerin rotaları bellidir, özellikle tropik denizlerden alınan BALAST ve SİNTİNE suları arıtma ve dezenfeksiyonu liman atık alma tesislerinde yapılmalıdır. Gemilerin yakıtları ve atmosferik emisyon standartları Avrupa Birliği ve/veya ABD uygulama standartlarına yükseltmelidir. Askeri tersanenin derhal yeri değiştirilmelidir. Tersanelerin çevresel etkilerini yazıyı uzatmamak için yazmıyorum, meraklısına ayrıca anlatırım. 

Bir su kütlesi olan denizlerde de Su Kalite Yönetimi (Water Management) kapsamında yapılması gereken çok iş vardır. Öncelikle suda ve dipte sürekli kalite analizleri ilgililerle paylaşılmalıdır. Deniz suyunda makro ve mikro canlıların türleri, sayıları ve aktivite durumları aylık raporlanmalıdır. Suda oluşan değişiklikler erken uyarı sistemleri ile izlenip felaket öncesi gereken tedbirler alınabilir. Böylesi kriz anında yüzlerce yüzey havalandırıcı yerleştirilip çalıştırılarak oksijen seviyesi arttırılıp müdahale zamanı kazanılabilir. Yüzer perdeli engel sistemi ile balıklar uzakta tutulabilir. Deniz içine canlı yerleştirip kamera ile aktiviteleri gözlenerek erken müdahale yapılabilir.  

Şu anda ÇÖZÜNMÜŞ OKSİJEN derişimi 1 mg/L nin çok altında olduğu için 50-60 yılda biriktirilen ve halının altına süpürülen TOKSİK TEHLİKELİ ÇAMURLARDA oksijensiz (ANAEROBİK) ayrışma ile oluşan zehirli gazlar (Amonyak, Hidrojen sülfür, metan ve toksik organik gazlar) şehirde yaşayan insanların sağlığını ve konforunu olumsuz yönde etkilemekte riskli guruplardaki insanlarda geri dönüşsüz tahribata yol açmaktadır. Bakanlığın ve belediyenin bu gazların analizini de sürekli olarak yapması ve sonuçları halka duyurması gerekir (her ne kadar Çevre Bakanlığı yıllardır Aliağa bölgesinin şehre gönderdiği zehirli hava için önlem almasa da bari şimdi gereğini yapmak için çalışsın).  

İlgili tüm birimler stratejik planlamalarında körfez için ACİL EYLEM PLANI hazırlayıp, plan gereği personel ve teknik donanımı hazırlamalıdır.” 

Neafoni

 

2 Yorum Yapılmış

Image
SAMİM. 6.09.2024 00:00:00

Bizleri aydınlattığınız için teşekkürler Hocam ne yazık ülkemizin idarecileri bilme kıymet vermiyorlar. Üzüntü verici. İnşallah okuyan aklı başında idarecilerin dikkatini çekeriz. Veya ilgilenen medya temcilcileri tv ye aktarır. (İBB genel sek. Dikkat)

Image
Esin Kurt 7.09.2024 00:00:00

Yazınızı ilgiyle okudum ve İzmir Körfezi ile ilgili çok bilgi edindim.Belediye ve ilgili bakanlıklar sizin bu bilgilerinizden yararlanmali gereğini yapmalılar...Yazinizi her yerde paylaşmak,İzmir halkını bilgilendirmek istiyorum.Tesekkurler hocam iyi ki varsınız......

Habere Yorum Yap

İlgili Haberler
Neafoni haber / 12.08.2024 11:37:45
Korsan devlet kurumu!
Neafoni haber / 11.08.2024 03:22:40
Bayrampaşa’da ölümün numarası: 0915628 
Neafoni haber / 24.08.2024 23:35:03
Genç popçu, barınağa göndermedi kendisi aldı
Neafoni haber / 7.09.2024 01:27:22
6-7 Eylül Olayları’nda neler yaşandı? 
Neafoni haber / 19.08.2024 21:23:13
Aşk ve Yemek filmi çekimleri Tokat'ta başladı

© Neafoni HABER. Tüm Hakları Saklıdır. Haberlerimiz Kaynak Gösterilerek Kullanılabilir